=SU PARAYLAMI OLURMUŞ=
Yaz aylarında bir Cuma günü Erdemli’den bir hoca Bardat’a gelir ve Cuma namazında vaiz verirken, “ Erdemli de İmam Hatip Lisesi açtıklarını burada ilkokulu bitirmiş çocukların yatılı olarak okutulacağını” söylemiş.
Babam’ da bunu duyunca bizler bir yıl önce ilkokulu bitirdiğimiz için Kadı Ali (Ali AYHAN amca, Allah rahmet eylesin) Abduramana dayı (Abdurrahman ASLAN) ve Seyit Memet dayı (Mehmet BULUT), gelin çocukları buraya bir götürelim ve imam hatibe yazdıralım yatılı okusunlar demişler ve anlaşmışlar.
Pazartesi günü hep birlikte yola çıktık. Gülnar’a geldik, oradan Erdemliye geldik, tabi bizler ilk defa köyden dışarıya çıkıyorduk ve şehir bize çok ilginç gelmişti. Ben ve arkadaşlarım Mehmet AYHAN, Nihat ARSLAN ve Ahmet BULUT babalarımızla birlikte Erdemli İmam Hatip Lisesinde geldik okul müdürü ile görüştük, ancak okulun yatılı bölümü okul açıldıktan 3-4 ay gibi bir sürenin sonunda hizmet vereceğini buraya da sınavla öğrenci alınacağını okul müdürü söyleyince orada kalacak yerimizde olmadığı için bu okula yazılamadık. Buradan ayrıldık Erdemli’ nin içerisine doğru yürümeye başladık.Babalarımız ne yapılım diye düşünürlerken, öğlen sonu olmuştu. Karnımızda acıkmıştı.
Erdemli’nin içerisindeki Köprünün batı kısmından denize doğru inen yolun hemen kenarında bulunan ilk binanın kaldırımına oturduk, burada bir yemek yiyelim, karnımızı doyuralım dediler. Babalarımız bakkaldan ekmek, karpuz, peynir, zeytin gibi yiyecek maddeleri aldılar gazete kağıtlarını kaldırıma serdik tam yemek yemeye başlayacaktık ki, Ahmet BULUT arkadaşım binanın ön tarafına doğru gitmişti çok hızlı ve heyecanlı bir şekilde yüzü kızarmış olarak yanımıza geldi ve
“BUBAA HURDA CAMINN İÇİNDE HOYNU Bİ GIZ DURUUURR.”
Dedi. Bizlerde meraklandık ön tarafa bakmaya gittik. Hakikaten camın içerisinde bir kız duruyordu. Bizler merakla bakarken babam giller de yanımıza geldi ve bizim halimizi görünce gülmeye başladılar.
Meğer bizim merakla baktığımız camın içerisindeki kız giydirilmiş plastik cansız bir mankenmiş, önünde durduğumuz bina da sümerbank’ın satış mağazasıymış.
Yemeğimizi yedikten sonra babalarımız buraya gelmişken birde Mersin İmam Hatip Lisesine soralım dediler ve Mersin’e geldik, tabi Mersin bize çok acayip gelmişti. İmam Hatip Lisesine gittik ancak bu okulunda yatılı bölümü olmadığı için burada da okuma imkanımız yoktu. Yarın köye geri dönelim dediler ve oradan eskiden Silifke Garajı olarak bilinen garaja geldik burada bir çay ocağı vardı. Babamgiller burada otururken bizlerde ön taraflarında dolaşıyorduk. Bir ara bizim yaşlarımızda bir çocuk elinde beyaz bir plastik bidon ve bardak ile su su diye dolaşıyordu. Bizim Nihat bi bardak su ver dedi. Çocuk suyu doldurdu verdi, Nihat suyu içti bardağı geri verdi. Çocuk biraz bekledi, baktı ki Nihat’tan ses yok, suyun parasını ver dedi. Bizim Nihat’ta bu zamana kadar Büyükbunar ve ilibunar’ dan bedava su içmeye alışık olduğu için “ NE PARASI LAN, SU PARAYLAMI OLURMUŞ”
dedi ve çocukla kavgaya tutuştu. Babamgiller koşup geldi Nihat’la sucu çocuğu ayırdılar ve 25 kuruş parayı çocuğa verdiler. O gece garajdaki otelde yattık ve ertesi gün köye döndük.
Tabi bizler Mersine gidişimizi ve gördüklerimizi köyde diğer arkadaşlarımıza heyecanlı heyecanlı anlatırken, Nihat’ın su paraylamı olurmuş sözü köyde bayağı konuşuldu ve
“ ELİNN ADAMI MERSİNDE SUDAN PARA GAZANIRMIŞ”
sözü buradan köyümüze yerleşti kaldı.
Bu arkadaşlarımla bir araya geldiğimizde hala o günlerimize çok güleriz.
Ekleme tarihi: 07/12/2007
Güncelleme: 14 Haziran 2008
Gönderen: Orhan KOÇAK
|