=1970 Lİ YILLARDA KANAT YAPARAK UÇMAYA ÇALIŞAN
MUCİT BİR KÖYLÜMÜZÜN HİKAYESİ=
İlk okulu bitirdiğimiz 1970’ li yıllardı. Köyümüzün geçimi tarıma dayandığı için yaylada güzün ekin ekmek için bir ay kadar babalarımızla yaylada kalırdık. Babam ve babam gibi o dönemin insanları öğleye kadar öküzlerle, bir kutu tohum atar iki evlek kadar yeri sürerler, öğleden sonrada öküzleri salarlar bizlerde akşama kadar bu öküzleri güderdik.
Çift sürme işi bitince genelde arkadaşlarla bir araya gelirdik. O dönemlerde hep beraber hayvan güttüğümüz çok sevdiğim arkadaşım Yusuf KUZU bir ara Mersinde bulunan abisinin yanına gelir, burada sinemaya gider ve bir film izler, filimde bir adamın kanat takıp uçtuğunu görünce kafasından plan yapar ve uçmak için kanat yapmayı kafasına koyar.
(Zaten bu arkadaşım daha ilk okulda birlikte okurken teknolojiye çok meraklıydı, enteresan işler yapmayı çok severdi. Bazen ağaçtan bir el arabası, bazen bulduğu pillerle bir elektrik,bazen üç tekerlekli bir bisiklet gibi yeni yeni bir şeyler yaptıkça biz kendisine hayran kalırdık.)
Güzün hasat sonu olduğu için tarlalardan, harman yerlerinde nohut toplar Bardat’ta satar parasını harcardık. Ben ve benim gibi arkadaşlar bu paralarla lokum şeker gibi yiyecek maddeleri alırken,Yusuf arkadaşım havada kuş gibi uçma planı olduğu için topladığı nohutları satar sadece bakkallardan boşalmış beyaz bez şeker çuvalları satın alır, bunları bir birine dikerdi. Derken epey şeker çuvalı satın aldı ve birleştirdi. Yine köyden getirdiği kavak sırıklarını değişik ebat ve şekillerde keserek bir birlerine çivi ile çakarak iki kanat haline getirdi ve bu kanatları birleştirdi, biriktirerek birbirine diktiği şeker çuvalı bezlerini itinalı bir şekilde bu ağaçlar üzerine yerleştirdi. Artık uçmak için kanatlar hazırdı.
(tabi bu çalışmalar babadan, anneden gizli yapılırdı. Duyarlarsa azarlanırdı, dayak bile yenirdi.)
Yusuf arkadaşım kanat şekline getirdiği bu aletin alt kısmına girer saatlerce altında koşar uçmaya çalışırdı. Günlerce bu denemeleri devam etti. Bu denemeleri sırasında yarım metre kadar havaya kalksa bile tam bir uçmayı başaramadı. Ancak yılmadan bu denemelerine devam ediyordu ki
bir gece çıkan kuvvetli bir rüzgar, bu aleti önüne katarak baradat alanında yuvarlaya yuvarlaya sürükleyip götürüp gitti ve kanadın ağaçlarını ve bezlerini param parça etmişti, arkadaşım kanatları bu halde bulunca çok üzülmüştü.
Daha sonra annesi oğlunun bu işi yaptığını duyunca;
“ A GUZUM O GADAR ÇUVALI NE YOYDUĞN ”
diyerek iyi de bir azarlamıştı.
Burada anlatmak istediğim, 1970’li yıllarda köyümüzün bir genç beyninin yokluklar içerisinde uçma düşüncesiyle bir alet geliştirme, bir icat yapma çabasıyla hareket ederken, yine yokluklar nedeniyle bir şeker çuvalının bile o dönemde bir anne için ne kadar önemli olduğunu anlatmak istedim.
(Arkadaşım Yusuf KUZU’nun bugün elektronik alanında başarılı bir işyerinin sahibi olması nedeniyle kısmen hayallerini gerçekleştirdiği için bizlerde gurur duymaktayız.
Güncelleme: 14 Haziran 2008
Gönderen: Orhan KOÇAK
|